Hindistan’daki son durağımız olan Mumbai’ye geldik. Havaalanından çıkışımız, otele gidişimiz falan akşamı buldu, o yüzden sadece otelin çevresini ve yakındaki sahil yolunu görebildik ama gördüğümüz kadarıyla burası bayağı güzel bir yer. Sonunda şöyle babamın istediği gibi bir otele de denk geldik:) Ben Kalküta dışındaki bütün otelleri evdeyken internetten, Lonely Planet’tan falan bakarak seçmiştim. Mumbai’ye de en iyi olduğunu düşündüğüm oteli koymuştum ki Hindistan’dan ayrılışımız iyi bir otelden, güzel olsun:) Neyse ki otelle ve çevresiyle ilgili doğru düşünmüşüm. İkisi de çok iyi çıktı. Hele otelin yeri çok güzel:) Yanımızdaki bina Ambassador Oteli, karşımızda stadyum var, otelin üstünde bulunduğu yol Bağdat Caddesi gibi bir yer, sürekli hareketli, kafeler, restoranlar, dondurmacılar var, insanlar yürümeye geliyor ve Marine Drive, yani sahil şeridi de 100 metre ileride:) Bir otelin yeri ancak bu kadar iyi olur yani:) Neyse, önce Mumbai’ye gelişimizi falan anlatayım da otele de sonra gelirim.
Sabah 9 gibi kalktık. Eşyalarımızı topladık, hazırlandık. Az daha unutuyordum. Dün gece odada fare gördük:) Gece 3 civarında annem kalkın kalkın odada fare var diye bizi uyandırdı. Kalktık, yiyecekleri falan iyice sarmaladık. Neyse yiyecek çantamız kapalıymış, ona girmemiştir. Ama yine de bütün eşyaları bir araya topladık, fazla üstlerinde dolaşmasın diye. Sonra da oturduk beklemeye başladık:)Sonunda karşımızdaki koltuğun kenarından burnunu çıkardı:)Bizi görünce telaşa kapıldı, koşarak odanın öbür tarafına kaçmaya çalıştı, olmadı koltuğa geri döndü:) Küçücük de bir şey, korkudan ölecekti az daha. Kaç gündür sokaklarda dolaşırken görüyoruz aslında, kocaman sıçanlar var her yerde. Diğer şehirlerde de vardı, Kalküta’da da. Sonra maymunlar var. Bazı binaların duvarlarında, pencerelerinde dolaşıp duruyorlar. Neyse ki bize küçük bir fındık faresi düştü yani:) Kalküta’daki son gecemizde böyle de bir macera yaşadık:)
Sonra sabah 9’da kalktık. Giyindik, toplandık, taksiye binip havaalanına doğru yola çıktık. Trafik yine çok sıkışıktı. O yolu, o trafikle İstanbul’da gitseydik taksimetre herhalde 200 milyon falan yazardı, burada 7.5 YTL verdik:) Bizde taksi pahalı mıdır nedir:)


Bir saat sonunda havaalanına ulaştık. Biletlerimizi gösterip içeri girdik. Burada adet böyle:) Uçak biletin yoksa parayla giriş bileti alıp, içeri öyle giriyorsun:) Girdik biz de, Jet Airways’e gittik. Baktık bizim uçaktan önce bir Mumbai uçağı daha var. Zaten bilet satan adam da söylemişti. Birkaç uçak var, siz gittiğiniz saate göre bileti değiştirir uçarsınız diye. Herhalde burada herkes böyle yapıyor. Görevli hemen biletlerimizi aldı, yakın saatteki uçakta yerlerimizi ayırıp biniş kartlarını verdi. Bu arada çantalarımızı da bagaja verdik:( Biz hep tek bir küçük çantayla geziyoruz. Böylece çantayı bagaja vermekten de kurtuluyoruz. Çantalar karışır, kaybolur, sonra uçaktan inince iki saat çantaların gelmesini beklemek var. Biz çantalarımızı alıp hemen çıkıp gidiyoruz uçaktan her zaman. Ama bu sefer yapamadık. El bagajı, kabin bagajı ayrımını kaldırmışlar burada. Terör saldırılarından sonra uçaklara hiçbir şey sokulmaz oldu ya, İngiliz ve Amerikan uçaklarında. Bunlar da onlara uymuş meğer. Elinizde tek parça bir çanta olacakmış, içinde hiç sıvı olmayacakmış, az bir şey diş macunu olabilirmiş.. Hayır tamam bir düzenleme yapmış olabilirler de, çantamızı ona göre hazırlamak için üç kere sorduk bilet satan adama. Kaç çanta alıyorsunuz, içine koyulan şeylerde bir sınırlama var mı falan diye. Habire nonono dedi durdu. Sınırlama varsa bilet almayacağımızı mı sandı nedir:) Söylese çantamızı ona göre hazırlar, öyle giderdik. Şimdi şampuanları atmak zorunda kaldık falan. Neyse ki çantaların başına bir şey gelmedi.
Çantalarımızı elimizden aldılar ama uçuş güzeldi bu arada:) Herkes çok güler yüzlüydü, sürekli bir şeyler getirdiler. O her yerde yediğimiz mercimek yemeğinin de en iyisini yedik yolda:) Gerçekten çok güzeldi. Nasıl yapıldığına göre bayağı değişiyormuş. Nereye gitsek bu yemeği veriyorlar. Ama bu Jet Airways’inki çok güzeldi. Eve gidince tarifini arayıp bulalım da biz de yaparız artık:)
Böyle yedire içire bizi saat dört buçukta Mumbai’ye indirdiler. Gittik heyecan içinde çantalarımızı karşıladık. Gelmişler neyse ki:) Tourist information’dan harita aldık, hangi otobüse bineceğimizi sorduk. Durakta bekleyip otobüse bindik ve ineceğimiz Flora Fountain durağına kadar 1 saat kalabalık sokaklarda gittik durduk. Geçtiğimiz bazı sokaklar gerçekten çok kalabalıktı. İnsanlar birbirini ezerek Diwali süsleri, fenerler alıyorlardı. Yarın Diwali. Yani Hindistan’ın en önemli festivallerinden biri. Mumbai de Diwali’nin hareketli geçtiği yerlerden biri. O kalabalık da herhalde son dakika bayram alışverişi yapanlardı:) Bir ara korktuk yoksa burada her yer böyle mi. Bizim gittiğimiz yer de böyle kalabalık mı olacak diye:) Ama neyse ki öyle değilmiş. Orası alışveriş bölgesiydi herhalde.