Wednesday, January 31, 2007

Hindistan 16: 20 Ekim 2006-Mumbai

Bugünle ilgili fiyatlar, süreler, mesafeler, haritalar, diğer yararlı şeyler... için buraya tıklayabilirsiniz:)
Hindistan’daki son durağımız olan Mumbai’ye geldik. Havaalanından çıkışımız, otele gidişimiz falan akşamı buldu, o yüzden sadece otelin çevresini ve yakındaki sahil yolunu görebildik ama gördüğümüz kadarıyla burası bayağı güzel bir yer. Sonunda şöyle babamın istediği gibi bir otele de denk geldik:) Ben Kalküta dışındaki bütün otelleri evdeyken internetten, Lonely Planet’tan falan bakarak seçmiştim. Mumbai’ye de en iyi olduğunu düşündüğüm oteli koymuştum ki Hindistan’dan ayrılışımız iyi bir otelden, güzel olsun:) Neyse ki otelle ve çevresiyle ilgili doğru düşünmüşüm. İkisi de çok iyi çıktı. Hele otelin yeri çok güzel:) Yanımızdaki bina Ambassador Oteli, karşımızda stadyum var, otelin üstünde bulunduğu yol Bağdat Caddesi gibi bir yer, sürekli hareketli, kafeler, restoranlar, dondurmacılar var, insanlar yürümeye geliyor ve Marine Drive, yani sahil şeridi de 100 metre ileride:) Bir otelin yeri ancak bu kadar iyi olur yani:) Neyse, önce Mumbai’ye gelişimizi falan anlatayım da otele de sonra gelirim.

Sabah 9 gibi kalktık. Eşyalarımızı topladık, hazırlandık. Az daha unutuyordum. Dün gece odada fare gördük:) Gece 3 civarında annem kalkın kalkın odada fare var diye bizi uyandırdı. Kalktık, yiyecekleri falan iyice sarmaladık. Neyse yiyecek çantamız kapalıymış, ona girmemiştir. Ama yine de bütün eşyaları bir araya topladık, fazla üstlerinde dolaşmasın diye. Sonra da oturduk beklemeye başladık:)Sonunda karşımızdaki koltuğun kenarından burnunu çıkardı:)Bizi görünce telaşa kapıldı, koşarak odanın öbür tarafına kaçmaya çalıştı, olmadı koltuğa geri döndü:) Küçücük de bir şey, korkudan ölecekti az daha. Kaç gündür sokaklarda dolaşırken görüyoruz aslında, kocaman sıçanlar var her yerde. Diğer şehirlerde de vardı, Kalküta’da da. Sonra maymunlar var. Bazı binaların duvarlarında, pencerelerinde dolaşıp duruyorlar. Neyse ki bize küçük bir fındık faresi düştü yani:) Kalküta’daki son gecemizde böyle de bir macera yaşadık:)

Sonra sabah 9’da kalktık. Giyindik, toplandık, taksiye binip havaalanına doğru yola çıktık. Trafik yine çok sıkışıktı. O yolu, o trafikle İstanbul’da gitseydik taksimetre herhalde 200 milyon falan yazardı, burada 7.5 YTL verdik:) Bizde taksi pahalı mıdır nedir:)

Yol bir saat sürüp, trafik de çok sıkışık olunca biz de bir sürü fotoğraf çektik arabanın trafiğe takıldığı yerlerde. İstanbul’a döndüğümde gözlerim çekikleşmiş olacak herhalde. Tam Japon’a döndük burada:) Her şeyin fotoğrafını çekiyoruz:) Ama bugün taksiden çektiklerim çok hoşuma gitti geçekten. Bir sürü renkli yerden geçtik. Meğer bizim otelin 100 metre ilerisi çöplükmüş:) Zaten Hindistan’da nereye gitsek böyle bir durum var. Bir yer temiz pak, yeni olabilir, ama elli adım sonrası mutlaka ya çöplük, ya karanlık bir sokak oluyor. Sonra 50 adım daha atıyorsunuz, yepyeni ışıklı bir bina. Biraz geçiyorsunuz, yine bir çöplük. Hep yan yana yani. Arada geçiş bölgesi gibi ikisinin arası bir kısım bile olmuyor. Burada da öyleymiş herhalde. Biz de yürüyüşe hep Park Street tarafından başlamıştık, orada yapacak şeyler de olduğu için. Otelin arkasındaki sokağa gitmemişiz. Gerçi iyi ki de gitmemişiz:) Gitsek aynen geri kaçarmışız:) Böyle taksiyle Japon Japon sokaklardan geçip oraları da görmüş olduk işte:)

Bir saat sonunda havaalanına ulaştık. Biletlerimizi gösterip içeri girdik. Burada adet böyle:) Uçak biletin yoksa parayla giriş bileti alıp, içeri öyle giriyorsun:) Girdik biz de, Jet Airways’e gittik. Baktık bizim uçaktan önce bir Mumbai uçağı daha var. Zaten bilet satan adam da söylemişti. Birkaç uçak var, siz gittiğiniz saate göre bileti değiştirir uçarsınız diye. Herhalde burada herkes böyle yapıyor. Görevli hemen biletlerimizi aldı, yakın saatteki uçakta yerlerimizi ayırıp biniş kartlarını verdi. Bu arada çantalarımızı da bagaja verdik:( Biz hep tek bir küçük çantayla geziyoruz. Böylece çantayı bagaja vermekten de kurtuluyoruz. Çantalar karışır, kaybolur, sonra uçaktan inince iki saat çantaların gelmesini beklemek var. Biz çantalarımızı alıp hemen çıkıp gidiyoruz uçaktan her zaman. Ama bu sefer yapamadık. El bagajı, kabin bagajı ayrımını kaldırmışlar burada. Terör saldırılarından sonra uçaklara hiçbir şey sokulmaz oldu ya, İngiliz ve Amerikan uçaklarında. Bunlar da onlara uymuş meğer. Elinizde tek parça bir çanta olacakmış, içinde hiç sıvı olmayacakmış, az bir şey diş macunu olabilirmiş.. Hayır tamam bir düzenleme yapmış olabilirler de, çantamızı ona göre hazırlamak için üç kere sorduk bilet satan adama. Kaç çanta alıyorsunuz, içine koyulan şeylerde bir sınırlama var mı falan diye. Habire nonono dedi durdu. Sınırlama varsa bilet almayacağımızı mı sandı nedir:) Söylese çantamızı ona göre hazırlar, öyle giderdik. Şimdi şampuanları atmak zorunda kaldık falan. Neyse ki çantaların başına bir şey gelmedi.

Çantalarımızı elimizden aldılar ama uçuş güzeldi bu arada:) Herkes çok güler yüzlüydü, sürekli bir şeyler getirdiler. O her yerde yediğimiz mercimek yemeğinin de en iyisini yedik yolda:) Gerçekten çok güzeldi. Nasıl yapıldığına göre bayağı değişiyormuş. Nereye gitsek bu yemeği veriyorlar. Ama bu Jet Airways’inki çok güzeldi. Eve gidince tarifini arayıp bulalım da biz de yaparız artık:)

Böyle yedire içire bizi saat dört buçukta Mumbai’ye indirdiler. Gittik heyecan içinde çantalarımızı karşıladık. Gelmişler neyse ki:) Tourist information’dan harita aldık, hangi otobüse bineceğimizi sorduk. Durakta bekleyip otobüse bindik ve ineceğimiz Flora Fountain durağına kadar 1 saat kalabalık sokaklarda gittik durduk. Geçtiğimiz bazı sokaklar gerçekten çok kalabalıktı. İnsanlar birbirini ezerek Diwali süsleri, fenerler alıyorlardı. Yarın Diwali. Yani Hindistan’ın en önemli festivallerinden biri. Mumbai de Diwali’nin hareketli geçtiği yerlerden biri. O kalabalık da herhalde son dakika bayram alışverişi yapanlardı:) Bir ara korktuk yoksa burada her yer böyle mi. Bizim gittiğimiz yer de böyle kalabalık mı olacak diye:) Ama neyse ki öyle değilmiş. Orası alışveriş bölgesiydi herhalde.

Flora Fountain’a gelince indik, bulduğumuz birine yolu sorduk, tam anlamadı, ama denize yakınmış falan deyince bize otelin olduğu caddeyi gösterdi. Saat 7’ye doğru otelimiz Chateau Windsor Otel'e ulaştık:)

Otel söylediğim gibi işte. Çok güzel:)Yani oda her zamanki gibi de, yeri çok iyi. Ama diğer kaldığımız otellere göre de pahalı tabii. 3 kişi bir gece Rs2900 veriyoruz. Delhi’de 2100, Jaipur’da 1900, Agra’da ve Varanasi’de de Rs500 vermiştik. Burası Hindistan’da kaldığımız en pahalı otel oldu yani. Ama çok mutluyuz:)

Odaya yerleşip biraz dinlendikten sonra çıktık otelden, deniz kenarına, Marine Drive’a yürüdük. Zaten hemen şurası:) Bir sürü insan deniz kenarında oturuyordu. Bazıları yürüyordu, bazıları da Diwali’yi erken başlatmış maytap patlatıyordu. Maytapların arasında oradan oraya kaçışmayalım diye Chowpatty Beach’e gidiyor mu diye sorup bir otobüse bindik. Benim evde yaptığım plana göre otele yerleştikten sonra çıkıp Marine Drive’da yürüyüp, Chowpatty Beach’i ve Malabar Hills’i görecektik. Malabar Hills’e gidemedik ama Marine Drive’la Chowpatty Beach’i görmüş olduk.

Forumlarda hep Hindistan’a gidiyorsanız plan yapmayın, nasılsa uygulayamazsınız, tadını kaçırırsınız falan yazıyordu. Ama bu seyahat bizim en planlı seyahatimiz oldu ve çok küçük değişiklikler yaparak ne düşündüysek yapabiliyoruz. İyi ki de plan yapmışız. Yoksa bu karmaşada nereden neye binilecek, nereye gidilecek, ne yapılacak derken hiçbir yeri göremeden dönerdik herhalde:)

Neyse:)Bizim Bebek’ten Sarıyer’e kadar olan caddeye benzeyen Marine Drive’da biraz yürüyüp, biraz da otobüsle giderek Chowpatty Beach’e ulaştık. Burası akşamüstleri ve geceleri çok canlı oluyor, insanlar buraya gelip oturuyor, dondurma falan yiyor, etrafa bakıyor diye okumuştum. Biz biraz geç gitmiş olduk ama yine de anlattıkları gibiydi. Aileler kuma serdikleri örtülerin üzerine oturmuş bir şeyler yiyip içiyor, gelen geçene bakıyordu. Çok kalabalık değildi ama hareketliydi. Bir ara iki adam yanımıza gelip kafa masajı ister misiniz dedi. Oraya sahile yatırmışlar insanları masaj yapıyorlardı. Biz istemedik tabii. Belli mi olur ne yapacakları:) Masaj yapıyorum derken bütün parasını çalarlar insanın. Zaten ortalık karanlık, kumlarda koşup adam mı kovalayacağız bir de:)

Chowpatty Beach’i de gördükten sonra yine maytap atan çocukların arasından geçerek Marine Drive’a döndük, biraz daha yürüdük. Bulunduğumuz yerden yukarı doğru çıkan yol Malabar Hills’e gidiyordu aslında, ama artık ona da yarın gideriz deyip taksiyle otelin olduğu caddeye döndük. Biraz da orada dolandık, kek falan aldık, otele döndük. Şimdi de televizyon seyredip çayla kekimizi yiyoruz:) Kek çok güzelmiş bu arada. Neyse:) Yarın Mumbai’yi gezmeye başlıyoruz. İyi uykular.

Bugünle ilgili fiyatlar, süreler, mesafeler, haritalar, diğer yararlı şeyler... için buraya tıklayabilirsiniz:)