Saturday, January 20, 2007

Hindistan 11: 15 Ekim 2006-Varanasi

Merhaba:)Sahte otel şebekesi eylemlerini sürdürüyor:)Bugün de babamı kaçırıp kaybettiler ama neyse ki nefes kesen bir takibin sonunda kendisini bulduk ve geri aldık:)Drank drank drank, az sonra:)

Babam dün hasta olduğu için bütün gün yatıp dinlenmişti, iyileşsin de gezmeye devam edebilsin diye. 20 saat uykunun ardından bugün sabah saat 5’te uyanmış tabii:) Bakmış bizim daha uyanacağımız yok, dur ben bir çıkıp dolaşayım, etrafta ne var ne yok bakınıp geleyim deyip dışarı çıkmış. Tabii dün biz gezdik o gezemedi ya, arayı kapatacak:) Neyse işte, 5.30 civarında çıkmış, kapıyı da bir güzel üstümüze kilitlemiş gitmiş:) Biz sekiz buçukta uyandık, baktık şöyle bir babam yok, annem yılların verdiği bilgi birikimiyle hemen o dolaşmaya çıkmıştır herhalde dedi:) Neyse ki telefonlarımız vardı, açtık arayalım diye ve telefon açmamızla birlikte çalmaya başladı. Açtık, babam. Kaybolmuş. Daha doğrusu o kaybolmamış da bu otelciler onu kaybetmiş:)

Meğer bizim otelimiz de sahteymiş. Aslında adamın dün sözünü ettiği her otelin sahte çıkmasından uyanmalıydık da işte aklımıza gelmedi bu otelin de sahte olacağı. Biz Yogi Lodge’da kaldığımızı sanıyorduk. Çünkü rickshawcu da otelci de otelin adını Yogi Lodge diye söylemişti. E tabi babam da biraz dolaştıktan sonra binmiş bir rickshawa Yogi Lodge demiş, adam da götürmüş. Bir inmiş rickshawdan ki o Yogi Lodge bizim Yogi Lodge değil:) Babam telefon etti, adresi söyleyin diye, elimizdeki adres de Lonely Planet’ta yazan adres. Yani esas Yogi Lodge’un adresi. Neyse bir anda dün otelden aldığımız bir kartı bulduk, üstündeki adresi okuduk, babam da adresi esas Yogi Lodge’un sahibine söyledi de olay çözüldü. Meğer adam zaten bu oteli biliyormuş, hep müşterilerini çaldığı için çok şikayetçiymiş ama bir şey yapamıyormuş. İlk defa bir seyahatte telefonlarımızı yanımıza aldık ama gerçekten çok işe yaradı. Bugün telefonumuz olmasaydı ne yapabilirdik bilmiyoruz. Kapı da kilitli zaten, içeride kalmışız. Bir daha telefonsuz bir yere gitmeyiz:) Neyse sonunda adam motosikletle babamı bizim otele getirdi de olay iyice büyümeden çözüldü:)

Babam gelince, tekrar buluşmuş olmanın acıktırmasıyla kahvaltıya terasa çıktık:)Burada neredeyse bütün otellerin üstünde terasları ve restoranları var. Bazılarınınki Ganj manzaralı, bazılarınınki de bizimki gibi sadece yüksek işte:) Ama güzel bir şey. Herkes çıkıyor terasa, bir şeyler yiyor, tek başına gelenler birbirleriyle tanışıyor filan. Mesela bugün bir İsrailli kızla bir Norveçli kaynaştı gördük:) Önce iki Norveçli çocuğun arkadaşı da vardı, birlikte oturuyorlardı ama sonra bir anda işi çıktı:)Bunlar ikisi bıdıbıdı konuştu da konuştu:)

Bu arada sanırım otelimizde bizim gibi gerçek Yogi Lodge’da kaldığını sananlar da var. Çünkü Hint kıyafetlerini giymişler, her türlü otantik şeyi üstlerine takmışlar gelmişler, ama gel gör ki bu otel bunları karşılayacak kadar otantik değil:) Hatta yöneticisi sanırım Hindu bile değil, Müslüman. Öbür otel biraz daha hippi oteli gibiymiş Lonely Planet’ta yazdığına göre. Bunlar da herhalde oradaki tarifi okuyup gelmişler, ama işte bu otel Yogi Lodge değil, Ganga Yogi Lodge, burada her şey çok farklı:) Öz hakiki Yogi Lodge gibi çok komik. Otelin adının başına küçücük bir Ganga yazmışlar olmuş:) Kahvaltı yaparken bir ara düşündük diğer müşterilere söylesek mi burası sahte diye falan. Çünkü birkaçı gerçekten şaşırmış görünüyordu. İki tanesi mesela bir heves çantalarını odalarına götürdüler, en güzel Hint üniformalarını:) giydiler bir heves yukarı terasa çıktılar insanlarla falan tanışmak için. Ama yukarısı pek hareketli değil tabii:)Gerçi gerçek Yogi Lodge da nasıl bilmiyoruz ama daha bir hippidir herhalde:)Bir de mesela insan biriyle anlaşsa ne kötü olur. O Before Sunrise’da vardı ya mesela. Şu kadar yıl sonra şurada buluşalım demiş birileri diyelim. Ya da hadi o kadar büyütmeyeyim:)İki kişi anlaşmış diyelim ki, biri önden gidecek de diğeri de arkadan gelecek, otelde buluşacaklar. Otel de Yogi Lodge. Ya da Varanasi’deki sahtesi olan herhangi bir otel. Ondan sonra uğraş dur geldim de gelmedin de, bekledim de. İnsanların planları birbirine girer bir anda:)

Bu düşünceler içinde kahvaltımızı yaptık:) Biraz terasta dolandık, etrafta bir şey görüyor mu diye. Bu arada bir kadın gördük çatıda yatan. Acaba daha ucuz olsun diye burada mı uyuyor falan diye yanına gittik ki meğer yoga öğretmeniymiş, biz de öğrenmek ister miymişiz, güneşin altında çatıda yoga yaparken uyuyuvermişmiş:) Uyur tabii. İyi beyni pişmemiş. Gölgede bile 40 derece olan havada betona yatmış yumurta gibi, kenarlardan beyazı pişmeye başlamıştı bile valla:) Onunla biraz konuştuktan sonra çıktık otelden artık, biraz dolaşalım diye, evdeyken yaptığım plana göre Assi Ghat’a doğru cyclerickshawla gitmeye başladık. Daha önce hep autorickshawla gidiyorduk her yere. Alışmışız tabii yakınsa Rs20, uzaksa Rs50 veriyorduk. Düşündük ki bu bisikletli, daha ucuzdur, e uzak yere 20 diyelim dedik. Adam Assi Ghat’a Rs20’yi duyunca arkadaşına söyleyip söyleyip bütün yol güldü. Harischandra Ghat’tan, yani bizim otelin olduğu yerden Assi Ghat’a cyclerickshawla Rs20 çok fazlaymış, bunu da öğrenmiş olduk bu arada:)

Bindik rickshawa, tıngır mıngır çukurlara bata çıka Assi Ghat’a kadar gittik. Assi Ghat ve çevresi hareketli, değişik bir yer diye okumuştum. Hatta üniversiteye yakın olduğu için geceleri özellikle daha da canlı oluyormuş. Biz gittiğimizde canlıdan çok turistik bir yere benziyordu:)Rickshawdan iner inmez satıcılar koşarak gelmeye başladı, çocuklar etrafımızı sardı ve bir süre de bırakmadı. Bir oyuncak dükkanı vardı, büyük çoğunluğu Çin’den gelmiş küçük oyuncaklar satıyordu:) Bunların dışında bir özelliği varmış gibi gelmedi bize. Ganj kenarındaki ghatlardan biriydi işte. Ama tabii yüzünüzü Ganj’a dönünce en sağda kalan ghat olduğu için ve üniversiteye yakın olduğu için önemli bir yer.

Assi Ghat’ın önünde biz annemle, peşimize takılan çocukları atlatmaya ve bir yandan da fotoğraf çekmeye çalışırken babam da oradaki bir Fransız kadınla konuşmaya başladı, ne yapıyor, nasıl yaşıyor, burayla ilgili ne düşünüyor diye. Zaman zaman Varanasi’ye gelip bir süre kalıyormuş, burada arkadaşlar edinmiş ve bir de çalışıyormuş galiba. Hindistan’ı da olduğu gibi kabul etmiş:) İlk geldiğinde yadırgamış aslında, çok kirli, karışık gelmiş, ama burada kaldıkça alışmış ve artık normal karşılıyormuş. Ama tabii burayı normal karşılamak biraz zor. Mesela insanlar Ganj’ın içine hem yaktıkları insanların küllerini, bazen de cesetleri olduğu gibi atıyor, hem de aynı yerden, temizlenmek, arınmak için her gün Ganj’a girip yıkanıyorlar. Hatta bazıları elleriyle biraz su alıp içiyorlar. İnsanın temizlikle, mikroplarla falan ilgili bütün bilgileri altüst oluyor haliyle. Girdikleri suyun kirliliğine bakılırsa burada neredeyse herkesin hasta olması lazım. Ama değiller. Gerçekten çok ilginç bir durum. Kime sorsak Ganj’ın mucizesi diyor:)Bilmiyoruz artık neyin mucizesi ama gerçekten ilginç yani. Gerçi belki de insanlar hasta oluyordur da sayıları belli değildir. Bilmiyoruz yani. Ama mesela her sabah girip Ganj’da yıkanan insanlar var. Biraz garip işte. Sonra yine bahsederim bu konudan, şimdi fazla uzatmayayım:)


Babamın konuştuğu kadın biz gittiğimizde, yanında kaldığı ailenin çocuğuyla merdivenlerde oturuyordu. Babam burada nerelere gidilir falan deyince taktı bizi peşine bir yanında çocuk ve bisikleti, bir yanında biz, Assi Ghat’ın ilerisine kadar yürüdük. Meydan gibi bir yere gelince, buradan Benares Hindu University’ye gidebilirsiniz dedi. Bizim için bir rickshawla anlaştı, biz de ona teşekkür edip rickshawa bindik.

Adam bizi üniversite içinde bir tapınağa götürdü, yolda da bütün fakülteleri falan göstererek ufak bir üniversite turu yaptırdı.
Dönüşte yurt olduğunu düşündüğümüz bir yerde durmak istedik. Adam biraz bekledi, biz de gittik yurda şöyle bir bakmaya. Hemen kapıda bizi üç kişi karşıladı. Bakmaya geldik deyince de sevindiler, biz sizi gezdirelim deyip, bütün yurdu gezdirdiler. Önce bir çocuğun odasına götürdüler bizi. Kapkara bir odaydı, sanki elektrik yok gibiydi ama çocuğun bilgisayarı vardı masa üstünde. Meğer kablosuz internet varmış:) Oda sahibini yaptığımız baskınla yeterince utandırdıktan sonra bu sefer de yemekhaneye ve televizyon odasını gördük. İkisi de küçük ve eski görünüyordu ama anlattıklarına göre burası en iyi yurtlardan biriymiş. Hatta çocuklardan biri buranın adı ne biliyor musunuz falan dedi. Biz de girerken dikkat etmiştik, Birla dedik hemen. Sevinip yaa işte burası Birla yurdu, iyidir burası falan dedi:) Zaten Benares Hindu University İngilizce eğitim veren uluslar arası bir üniversite. Bir sürü yabancı öğrencisi var. Yurdu da ona göre oluyor herhalde. Çocuklar belki beni de okula bakıyorum falan sanmış olabilir aslında. Gelmişiz zaten çekirdek aile olarak bakınıyoruz:) Zaten bir ara sen ne okuyorsun gibi bir şeyler de sordular. Yüksek lisans yeni bitti deyince şaşırdılar bir anda. Meğer ben onlardan büyükmüşüm:)

Yurdu gezmemiz de bitince bizi bekleyen rickshawa bindik ve artık üniversiteden çıkıp bindiğimiz meydana döndük. Aslında oradan da o adamla devam edecektik ama sanki binmeden önce anlaşmamışız gibi davranıp iki kat para isteyince kızıp indik. Tabii Fransız kadın bizim yerimize konuştu ya, adam da bunlar bir şeyden anlamıyor şunları bir kazıklayayım dedi herhalde:)

İndik hemen başka bir rickshawa bindik. Turistiz ama paramızı yedirmeyiiiz:) Yine tıngır mıngır çıktık yola Old Market’e gittik. Old Market, Dasaswamedh Ghat’ın arkasında kalan pazar kısmı. Dasaswamedh Ghat da bizim dün annemle önünde kadar yürüyüp döndüğümüz, bütün etkinliklerin, gösterilerin yapıldığı merkez ghat. Buraya merkez ghat deniyor çünkü hem gerçekten merkezde, yani ortadaki ghat, hem büyük, hem de işte bütün önemli etkinliklerin yapıldığı yer. Arkasında da Old Market var, yani hediyelik eşyalar, diğer dükkanlar falan da bu merkez ghatın arkasında toplanmış, yani burası Varanasi’nin merkezi işte.

En arkada halıcılar, altıncılar, ipçiler gibi grup grup toplanmış dükkanlar var. Sonra giyecek satılan, insanların alışveriş ettiği esas alışveriş caddesi var. Bu yol merkez ghata yaklaştıkça dükkanlar hediyelik eşyalar satmaya başlıyor ve en son da esrar pipoları, buda heykelleri, küçük şişelere doldurulmuş Ganj suları satan tezgahlar arasından Dasaswamedh Ghat’a ve her akşam üstü gösterilerin yapıldığı merdivenli bölüme geliniyor.

Biz buralarda biraz dolaştıktan sonra yemek yedik, çatak çotak fotoğraf çekmemize dayanamayan hafıza kartlarımıza bir yenisini daha ekledik ve biraz dinlenmek için otele döndük. Zaten babam iyileşse de hala kendini halsiz hissediyordu. Biraz dinlenelim de akşamüstü yine çıkarız dedi. Çünkü akşamüstü saat 6 civarında Evening Puja denen gösteri vardı.

Evening Puja, sabah pujası ve bunu görmek için yapılan kayık gezisiyle birlikte, Varanasi’de yapılacak en önemli şey olarak sayılıyor. Mesela Varanasi’de kaç gün kalacağımızı hesaplarken biz de dedik ki işte sabah gidiyoruz zaten. O günün akşamı Evening Puja’yı seyrederiz, ertesi sabah da kayık turu yapar sabah pujasını görür gideriz. Halbuki burası çok güzel. Yani daha Kalküta ve Mumbai’yi görmedik ama burası herhalde Hindistan’da geldiğimiz en ilginç yer olacak. İyi ki trenlerde bir terslik olmuş da burada fazladan bir gün daha kalmışız. Gerçi o bir fazladan gün de babam hasta olduğu için fazla gezmedik ama yine de insan daha fazla kaldıkça daha fazla görmüş gibi hissediyor:) Zaten durdukça da gerçekten daha çok şey görüyor insan çünkü burada her yer ilginç bir şeylerle dolu. Biz Varanasi’yi çok beğendik yani işte:)İyi ki gelmişiz.

Akşam ve sabah yapılan gösteriler, insanların yaptıkları falan tabii çok ilginç ama Varanasi’nin kendisi de gerçekten çok ilginç. Mesela bugün akşam bir adam bize namaste dedi:)Namaste bir selamlaşma sözü. Ama merhaba gibi değil de daha geniş anlamlı bir şey denebilir. Yani işte gelen de giden de namaste diyor. Sonra teşekkürler gibi de kullanılabiliyor. İyi niyet belirten bir selamlaşma sözü işte. Sadhu gibi görünen bir adam da bugün bize namaste dedi işte, biz de ona dedik:)

Neyse ben namasteyi bırakayım da akşam pujasını da anlatayım, sonra da uyuyup gideyim:)Otelde birkaç saat dinlendikten sonra saat beş buçuk gibi çıkıp, Ganj kıyısından yürüyerek merkez ghata, yani, Dasaswamedh’e gittik. Yol boyunca neredeyse herkes kayık ister misiniz diye sordu. Hepsini atlatıp merkez ghata kadar yürüdük. Bu arada akşamüstü Ganj kıyısı gerçekten çok güzel görünüyordu. Bir sürü güzel fotoğraf çektik. Ama bir iki saat önce çok daha güzeldi herhalde.



Dasaswamedh Ghat’a vardığımızda insanlar merkez ghatın merdivenlerine ve ortaya koyulan merdivenlere oturmuş, önlerinde kurulmuş sahnedeki gösterinin başlamasını bekliyordu. Baktık pek oturacak yer yok, biz de bir kayıkla anlaşıp kayığımızla birlikte hemen kıyıdaki yerimizi aldık:)Bazı kayıklarda bir sürü insan birlikte oturuyordu. Biz herhalde son dakikada geldiğimiz için boş bir kayık bulduk, hem de 3 kişi Rs100’e, yani daha önce fiyat verenlerden çok daha ucuza. Kurulduk kayığımıza, kameramızı çıkardık, bekledik. Saat altı buçuk gibi gösteri başladı. Aslında saati güneşin batışına göre her gün değişiyormuş. Yedi tane adam karşımızda onlar için yapılmış yükseltilere çıktılar, ellerinde duman çıkaran bir şeylerle önce dört tarafa döndüler, ondan sonra yine döne döne başka hareketler yaptılar. Tabii biz neyin ne anlama geldiğini bilmediğimiz için böyle anlatınca biraz saçma oluyor. Altta çektiğimiz videonun bir kısmı var, siz oradan bakın en iyisi, ben daha fazla komik tarif yapmayayım:)


Gösteri 40 dakika kadar sürdü. Biraz turistikti tabii ama çok değişik bir şeydi. Yani oraya dünyanın bir ucundan gelmiş bir turist daha başka ne ister ki:) Yani biraz tanıdık bir şey olsa insan çok turistik falan diye şikayet eder belki ama bize çok farklı ve yabancı geldiği için gösteri ilgimizi çekti açıkçası. Turistikse de turistik ne yapalım:)

Bir de bu arada gösterinin iki yanında pek turistik olmayan iki etkinlik daha vardı. Sol yanımızda bir teknenin içine doluşmuş insanlar sürekli aynı sözleri söyleyip, tef gibi bir şeyler çalarak bir tören yapıyordu. Bu biz oraya vardığımızda, yani saat altı gibi çoktan başlamıştı ve dokuz civarında otele dönerken hala sürüyordu. Sağ tarafımızda da bir televizyon Varanasi halkını toplamış yayın yapıyordu. Kocaman bir sahne kurmuşlar, sanatçılar çıkıyor, herkes alkışlıyor, kamera seyirciler arasında dolaşıyor.

Çok ilginç bir durumdu aslında. Solda gayet ciddi, kendilerini bir tekneye kapatmış saatlerce ibadet eden(sanırım:)) insanlar ve onların dünyası, ortada hafif turistik gösterimizle, bu dünyayla soldaki dünya arasındaki bağları, bu insanların ne yaptığını, neden yaptığını çözmeye çalışan biz, sağda da kendi alemindeki televizyon dünyası ve şarkıcıları:) İyi ki kafamız yerindeydi yani. İnsan biraz sarhoş falan olsa herhalde ben kimim, bu dünyanın anlamı ne, her şey boş falan gibi bir duruma geçiverir bir sağa bir sola bakarken:) Üçü de nasıl canlı ama. Soldakiler zaten çoktan kendinden geçmiş, çırpınıp duruyor, bizimkiler koskoca gösteri yapıyorlar, bütün merdivenler, kıyı her yer insanlarla dolmuş, müzik bangır bangır, e sağdakiler de aynı, turist olmayan herkes toplanmış sahnedeki şarkıcıları, gösterileri seyrediyor. Tabii herkes bu kadar canlı olunca da üç olayın da sesleri sürekli birbirine karışıyor. Bir hare ramalar bizim müziğimizi bastırıyor, bir biz sağdaki televizyonun şarkısına karışıyoruz, bir sahnedeki adamın bağırması iki gösterinin de sesinin önüne geçiyor. Zaten kayıktayız, üç gösteri de hemen yan yana önümüzde sıralanmış, insan bir şaşırıyor yani, ne farklı dünyalar var diye:) Neyse. İçmeden sarhoş oldum ben herhalde:)

Ağğ bu arada yandaki televizyonun bizim gösteriye müdahalesi sadece müzikle de kalmadı. Bir ara orada sahneye çıkacak olan bir çok ünlü bir Hintli sanatçı bizim tarafa geldi:)Bizim gösterimiz turistik hale gelsin diye biraz abartılsa da yine de önemli bir olay. Ne de olsa Ganj turistik olsa da yine kutsal Ganj, Puja zaten çoğu Hintlinin her gün evinde ya da şanslıysa Ganj gibi kutsal bir yerde yaptığı ibadet. Tabii yan tarafın sanatçısı da fırsatı kaçırmadı. Gösterinin bitmesinden sonra bir çok Hindu toplanıp içinde mum yakılan küçük tabaklardan aldı. Onları kıyıdan suya bırakıp dua ettiler. Bu küçük fenerler sönmeden ne kadar kalır ve uzağa giderse onu suya koyan kişinin hayatı o kadar uzun olacak demek oluyormuş. Bizim yandan gelen sanatçı da hemen gösteri bitince koşup bir fener attı tabii Ganj’a. Yan kayığımızda duran Hintli küçük bir kız onu görünce o kadar heyecanlandı ki, görmek için o kayıktan o kayığa geçerken az daha mis gibi tertemiz Ganj’a düşüyordu:)

İşte böyleyken böyle. Bugün çok güzel geçti. Varanasi çok ilginç bir yer ve seyrettiğimiz gösteri de çok güzeldi. Yarın sabah da kayıkla gezinti yapacağız, o da çok güzel olacak herhalde, bakalım.

Pujanın ne demek olduğunu da kendi anladığım kadarıyla bir anlatayım uyumadan. Çünkü baktım habire puja puja demişim ne anlattığım belli değil. Puja, Hinduların tanrılarına saygılarını sunmak için gerçekleştirdikleri ritüele verilen isim. Yani dua etme şekilleri. Her gün evde sabah ilk iş, akşam, yıkandıktan sonra, ya da festival gibi bazı önemli günlerde yapılabiliyor. Farklı şekilleri ve aşamaları var ve tabii biz bunları bilmediğimiz için anlayamıyoruz. Ama dışarıdan görüldüğü kadarıyla dua edip, bir mum yakıyorlar ve onu ya evlerinde hazır duran kutsal bir noktaya ya da bugünkü gibi Ganj’a sunuyorlar. Böyle bir şey işte:)

İyi uykular:)

Bugünle ilgili fiyatlar, süreler, mesafeler, haritalar, diğer yararlı şeyler... için buraya tıklayabilirsiniz:)