Bugünle ilgili fiyatlar, süreler, mesafeler, haritalar, diğer yararlı şeyler... için buraya tıklayabilirsiniz:)Kalküta’dayız:)Bugün gezemedik, çünkü tren Kalküta’ya saat 15.00’te varabildi. Ama ben trenden başlayarak bugün yaptıklarımızı şöyle bir anlatayım. Gezilecek yerleri dolaşmaya yarın başlarız artık:)
Dün gece tren saat bire doğru geldi sonunda, bindik. Bir gittik yerimize ki iki kocaman adam bizim yataklara yayılmış, bir şeyler yiyip çöplerini de bir güzel yerlere saçmışlar. Neyse görevliyi çağırdık, o adamları başka bir yere gönderdi, bize de yeni çarşaf, yastık falan getirdi. Yerleştik yerlerimize uyuduk:)Sabah saat sekiz buçuk gibi trenin havalandırması çalışmaya başladı. Burada adet böyle. Uyanma saati gelince havalandırmaları insanın üstüne doğru çalıştırıveriyorlar, bu arada çaycılar da bağırarak dolaşmaya başlıyor. Herkes hemen uyanıyor tabii:)
Biz de uyandık, toparlandık, görevli hemen çarşafları falan topladı, tren bir gündüz havasına girdi:)Bu arada babamın yattığı yerdeki diğer yolcular da gitmiş. Kalktık oraya taşındık hemen.

Zaten herkes sürekli hareket halinde. Güzel bir yer boşaldı mı hemen birileri koşup oturuyor. Biz de bu boşalan yere yayıldık işte, kapıdaki perdeleri de kapadık oturduk:)
Bir ara bir adam gelip yemek ister misiniz dedi. İstedik. Bir süre sonra şu yandaki çok acı ve biraz daha az acı yemek, pilav ve chapati denen hamurdan oluşan yemek geldi:)O resimdeki sarı yemek, yani mercimek yemeği, sanırım en sevdikleri, ya da en kolay yapılan yemek, çünkü nereye gitsek onu veriyorlar:)Trendeki de fena değildi ama mesela Delhi’deki müzede yediğimiz daha lezzetliydi. Aslında bayağı güzel bir yemek. Bazen biraz fazla acılı oluyor ama işte tuzsuz ve yağsız pilavla karıştırıp acısını hafifletince iyi oluyor.
Yemeğimizi de yedik, tam şöyle üstüne çayla kahve arası içeceğimizi içerken duvardan sen bir hamamböceği geç:) Sonra bir tane daha. Sonra bir daha:) Gördüğümüz üç taneyi yakaladık neyse ki attık ama herhalde trendeki üç böceğin üçü de bize gelmiş olamaz:)Herhalde daha çok vardı onlardan ama baktık yapacak bir şey yok oturduk yine yerlerimize:) Ama neyse ki dün gece görmemişiz bunları yoksa ben çoktan çıkmıştım trenin tepesine:)Zaten öyle tren tepesinde giden bir sürü de insan var. Birlikte tıngır mıngır giderdik:)
Neyse böcekleri gördüğümüzde 15 saatlik yolculuğun 12 saati bitmiş, artık Kalküta’ya yaklaşmıştık da olay fazla büyümeden oturabildik. Bu arada tren güneye indikçe, camdan baktıkça gördüğümüz görüntü de değişmeye başladı. Yeşil alanlar, ağaçlar geçmeye başladık mesela. Halbuki kuzey kısımlar tamamen kahverengi, sarı renklerdeydi. Pek ağaç da yoktu tabii. Bir de güneye indikçe trenin durduğu istasyonlar da farklı görünmeye başladı. Kalküta’ya yaklaştıkça daha yeni, düzenli gibi görünen istasyonlar geçmeye başladık. Bir sürü de fabrika geçtik bu arada. Yani güneye gittikçe çevre değişmeye başladı. Hamamböceği savaşlarından çıkıp başımızı şöyle bir cama kaldırdığımızda bir anda sanki Afrika’ya gelmişiz gibi geldi:) Herhalde renkler benziyordu.