Wednesday, December 27, 2006

Hindistan 2: 6 Ekim 2006-Delhi

Bugün tren biletlerimizi aldık. Hem de hepsini:)

Gelmeden önce forumlardan birinde tren biletlerini internetten alabileceğimizi, hatta bazı ülkelerdeki bürolardan biletlerin hindistana gitmeden önce bile alınabildiğini okumuştum. Tabii hemen adresi bulup girdim, rotayı çıkardık, trenleri arattım ve kaldım:) Hangi trene baksak doluydu. Hem de öyle belki boşalır falan gibi değil. Bayağı dolmuş da taşmış. Bir trende yerleri göster deyince size 6 günlük doluluk durumunu getiriyor, siz de bakıp seçiyorsunuz. Bunların hepsinde 80-90 kişilik bekleme listeleri vardı. WL diye yazmışlar her günün yanına. Önce bunların bekleme listesi olduğunu düşünmemiştik o kadar uzun liste olmaz diye. Ama sonra biraz araştırınca öyle olduğu ortaya çıktı. Neredeyse bu yüzden gelmekten vazgeçiyorduk. Çünkü her yere uçakla gitmek çok pahalıya geliyor. Taksiyle gitmek de rahatsız olur diye düşündük. 12, 15 saatlik yollar var. Bir arabanın içinde tıkılıp kalmak istemedik o kadar saat. Gitmesek mi diye düşünürken, artık otobüs falan bir şey bulur gideriz, olmazsa da döneriz diye düşünüp geldik. Hatta annemle babam rotayı değiştirsek diye bir kaç pas bilet aldı ki en kötü ihtimalle uçakla bir yere daha gidip dönebilelim. Ama iyi ki trenler yüzünden fikrimizi değiştirmemişiz de gelmişiz. Çünkü istediğimiz bütün trenlerde yer bulduk. Bir tanesinde günü değiştirmemiz gerekti ama onda da açık kompartımanda kalmayı kabul etsek yer bulacaktık. Meğer internette herkes kolaylıkla yer ayırtabildiği için listeler hemen doluyormuş. Sonra tabii kimse biletini almayınca da o yüzlerce kişilik bekleme listeleri kayboluyor, siz de biletinizi rahat rahat alıyorsunuz. Yani bize böyle oldu :)

Sabah istasyona giderken bilet bulacağımızı hiç düşünmüyorduk aslında da işte bir bakalım nasılmış diye gittik. Çıktık üst kattaki yabancılar bürosuna. Turistler biletlerini bu yukarıdaki odadan alıyor. Önce formlar dolduruluyor, bir görevli formları kontrol ediyor, sonra sıraya giriliyor ve sıra gelince bilet alınıyor. Bizim bilet aldığımız adam galiba oranın müdürüydü. Yandaki masalarda çalışanlar hemen biletleri kesip verdi ama bu adam yarım saatte ancak yapabildi işi ağır ağır. Biletlere bakıyor, bize bakıyor, pasaportlara bakıyor, havaya bakıyor, espri yapıyor, yine havaya bakıyor… Neyse sonunda aldık biletleri de çıktık. Aslında iyi bir adamdı herhalde tabii de biraz yavaş çalışıyordu işte:) Ama biletleri alabildiğimize gerçekten çok sevindik. Yoksa bugün gezmek yerine diğer şehirlere nasıl gideceğimizi araştırmakla uğraşacaktık.

Oteldeki adam da sizi taksiyle götürelim falan dedi sabah ama verdiği fiyatlar çok fazlaydı. Bir de numara yaptı bizi istasyona gitmekten vazgeçirmek için. Bilet almamız çok zor olacağı için bizle birlikte bir adamını gönderecekmiş, o belllki bilet bulabilirmiş, ama sanmazmış... Biz bunu duyup gitmekten vazgeçmeyince, hemen değiştirdi lafını o da tabii. Bizle gelecek adam bir yere kadar gitmiş de, hayallahmış da:) Bilet almak o kadar kolaydı ki daha fazla yalanı ortaya çıkmasın diye çekildi aradan hemen:) Biz de gittik, biletlerimizi başarıyla aldık:) Yalnız biz gece trenlerine 1A sınıfı biletlerden almamız gerektiğini sanıyorduk. Onlar kapalı, diğerleri açık diye okumuştum. Oradaki görevli 1A istiyoruz deyince güldü bize. O çok pahalıymış, kimse onla gitmezmiş. Şimdi aldığımız 2A’da da zaten bizim gibi insanlar olurmuş. Hem bunların da kapısı kapalıymış. Bakalım, umarım öyledir, çünkü ben bir sitede kompartımanların resimlerini falan da görmüştüm, 2A açıktı. Neyse artık aldık zaten :) Tren bileti almakla ilgili daha fazla bilgi için buraya tıklayabilirisiniz

Biletleri aldıktan sonra rickshawa binip Janpath’a, oradan da India Gate’e gittik. Janpath hediyelik eşyalar satan küçük dükkanların olduğu bir yer. Yol üstünde ve aralardaki sokaklarda küçük heykeller, çantalar, giyecekler, çanlar, taşlar gibi şeyler satan dükkanlar var. Rickshawdan indiğimiz yerde Janpath neresi diye birine sorduk. O da bize en fazla 200 metre uzunluğunda bir sokağı gösterdi burası diye. Belki sonra devam ediyordur diye girdik ama etmedi. Sonra öğrendik ki meğer bu sadece bir ara sokakmış. Halbuki o birinci soruşumuzdan sonra bir adama daha sorduk, o da bu küçük sokağın ilerisini gösterdi Janpath diye. En iyisi burada hiç yol sormamak herhalde. Herkes yanlış bilgi veriyor.

Janpath’ın üzerinde bir de Pizza Hut var. Doğru Janpath yolunu bulup, biraz dükkanlara baktıktan sonra acı olmayan bir şeyler yiyelim diye buraya girdik. Yemekler geldi, yiyoruz, bir anda müziğin sesi yükseldi, insanlar alkışlamaya başladı. Ne oldu diye bir baktık ki o sakin sakin servis yapan çalışanların hepsi dizilmiş ortaya, dans ediyor:) Koreografi falan da var. Aynı o Hint filmlerindeki gibi hareketler yapa yapa dans edip müzik biter bitmez de hiç bir şey olmamış gibi servise devam ettiler:) Önce bir kerelik bir şey sandık ama yarım saat sonra tekrar yaptılar. Hem eğlence hem de motivasyon olsun diye herhalde. Aslında çok güzel düşünmüşler. Zaten orası turist dolu, insan ilginç bir şey görmüş oluyor. Hem de bu arada çalışanlar da oraya gelenlerle falan tanışmış oluyor. Masalarda oturan bir kız en başta dans eden garsona telefonunu verdi giderken:) Bu danstan başka bir de verdikleri fişlerin üzerine çok güzel bir ziyaretti, yine gelin, çok mutlu olduk gibi artık o sırada akıllarına ne gelirse bir şeyler yazıp bir de güzel surat çiziyorlar. Bizim gibi böyle anı toplamaya meraklı insanlar da seviniyor, yippii özel bir kağıt parçamız oldu diye:) Sonra bir de kapıdan çıkma ritüeli var. Onu da anlatayım hemen:) Oradan ayrılırken memnunsanız çıkarken kapıdaki çanı çalıyorsunuz, onlar da hep bir ağızdan thank youuuuu diyor:) Altta dansın videosu var. Sonunda da thank you çanı:) Dansı karşılarından çekemedim ama olsun artık:) Karşıda o telefonunu veren kız oturuyordu:)




Yemekten sonra India Gate’e gittik. Her yer satıcı doluydu. Babam şaka olsun diye! kına yapan bir kadını peşimize takmış, onlar yaptıracak falan diye. Kadın 10 dakika peşimizden ayrılmadı. Ne fotoğraf çekebildik, ne etrafa bakabildik. Biz önde kadın arkada koşuştuk durduk:) Sonra da bindik yine rickshawa kral yolu da denen geniş caddenin öbür tarafındaki başkanlık konutunun önüne gittik. Ama bunu niye yaptık biz de bilmiyoruz:) Buraya kimseyi almıyorlar, araçların kapının önünde duraklaması da yasak. Gelip aceleyle, uzaktan görünen India Gate’in fotoğrafı çekilip, dönülüyor. Biz de çektik tabii:) ve oradan hızla Appu Ghar eğlence parkına:) gittik.

Ben gelmeden önce plan yaparken bakmıştım böyle bir eğlence parkından söz ediliyor, zaman kalırsa gider nasılmış görürüz diye düşünmüştüm. Bugünlük gezecek başka yer kalmayınca gittik. Eğlence parkı deyince, hiç olmazsa bir roller coaster falan bekliyor insan yani. Ama meğer burası küçük bir lunaparkmış:) Bir yer yapmışlar, orada insanlar dans ediyordu, bir çalışmayan korku tüneli vardı, valla başka da bir şey göremedik. Varsa da biz bu kadarını görüp çıktık yani. Bir de para aldılar girişte. Hatta az daha bir daha alacaklardı da “bakıp çıkıcaz” deyip girdik:) İki kapı yapmışlar. İkisinde de giriş parası alıyorlar:) İyi fikir valla. Bir yerin bir kapısı olacağı da nerden çıkmış ki zaten. Zam mı yapılacak, koy bir kapı daha, oh ne güzel:)

Neyse işte:) Appu Ghar’ı da görmüş olduk. Oradan da bir alışveriş merkezine gittik, yiyecek bir şeyler alıp otele döndük, şimdi onları yiyoruz televizyon karşısında:) Bu alışveriş merkezi denen şeyden de bahsedeyim de sonra yemeğe devam ederim. Her yerde bu gittiğimiz Ansal Plaza’nın en büyük ve yeni alışveriş merkezi olduğu, herkesin çok beğendiği falan yazıyordu. Ansal Plaza şehrin yeni yapılan, uydu kentlerin de olduğu güney kısmında. Biz de gittik görelim neymiş bu büyük, yepyeni yer diye. Bir girdik içeri daracık koridorlar, küçücük dükkanlar. Daha önce bu kadar mekan kaybeden bir yapı görmemiştim. Koskoca alanları var, ama öyle daracık, sıkışık yapmışlar ki insan fareymiş de labirentte dolaşıyormuş gibi oradan oraya pıtır pıtır dolaşıyor.

Ayrıca labirentin içine peynir koymayı da unutmuşlar:) Yani market koymayı:) Biz alışveriş merkezine gelirken bir market de buluruz diye düşünmüştük. Ama market derken ne kastettiğimizi bile anlatamadık insanlara. Market dedik, supermarket dedik, hem yiyecek hem sabun falan satarlar dedik, olmadı:) Her biri için ayrı dükkan gösterdi bize adam. Biz de yiyecek için gösterdiği mcdonaldstan acısız bir şeyler alıp çıktık. Bindiğimiz rickshaw şoförünün 40 dakika boyunca sürekli!! kaşınmasını seyrede seyrede otele geldik. Neyse ki tam artık biz de bitlendik herhalde diye düşünüp kaşınmaya başladığımız sırada otele ulaştık da indik. Ama galiba adamın sinirleri bozuktu. Çünkü kornası çalışmıyordu. Ne zaman trafik sıkışıp korna çalamadan kaldıysak adamın kaşınması hızlandı:) Zaten kolay kaşınsın diye üstündekileri de çıkarmıştı, vücudunda yara falan yoktu. Herhalde trafikte kala kala böyle oldu yani sinirden. Neyse işte bu günlük de bu kadar:) Sizi şu anda televizyonda klibini seyrettiğimiz burada çok sevilen AAYA INDIA! isimli parçayla baş başa bırakıyor, yayında emeği geçen ve bıdı bıdı bıdı… :)



Bugünle ilgili fiyatlar, süreler, mesafeler... için buraya tıklayabilirsiniz:)