Tuesday, January 9, 2007

Hindistan 7: 11 Ekim 2006-Agra

Agra’ya geldik:) Ama bu seferki tren yolculuğu bundan önceki kadar iyi değildi. 40 derece havada bizi dondurdular:) Tren yeni miydi neydi, bir açtılar havalandırmayı, üç tshirtü üst üste giyip sıcak çay içtik de ancak ısınabildik biraz. Sonra içecekler, yiyecekler falan da bilete dahil değildi bu trende. Demek ki trenlerin bir standardı yok burada. Ne çıkarsa bahtına:) Ya da belki kendileri bilip ona göre biniyordur.

Trenden inişimiz Agra’da da Jaipur’daki gibi şenlikli oldu:)Kapıdan çıkar çıkmaz otel adamları hemen peşimize takıldı. Onları başarıyla savuşturduk ama bu sefer de rickshawcular sağlı sollu hellohellorikşorikşo diye gelmeye başladı:)Birine gideceğimiz yeri söyledik, 50 dedi. Sonra arkadan biri gelip 40’a götürürüm dedi. Bunun üzerine o ikisi bizim için kavga etmeye başladı. Biz onların kavgasının bitmesini beklerken de başka biri gelip 30 dedi, biz de onunla gittik:) Bu adam önce kendi otelini göstermek istedi, ama annemler gidip baktı pansiyon gibi bir şeymiş o. Neyse fazla tutturmadı da istemiyoruz deyince bizim istediğimiz otele götürdü sonunda.

Burada Hotel Safari diye bir otelde kalıyoruz. Gelmeden önce Agra’da hangi oteller daha iyi durumda falan diye araştırırken bir sürü yerde bu otelin adını görmüştüm. Herkes çok memnundu. Lonely Planet’ın kitabında da iyi şeyler yazınca bu otelde kalmaya karar vermiştik gelmeden önce. Ama geldiğimizde biraz şaşırdık. Forumlarda yer bulamazsınız, yer ayırtın gibi şeyler yazıyordu, ama burada tek turist biziz:) Ayrıca otel pek fazla turist gelen bir yere benzemiyor. Odada, yatağın hemen arkasındaki duvarda kocaman bir kaplan resmi var:) Hani bir ara poker oynayan köpekler resmi falan vardı ya insanlar duvarlara asardı, onun gibi kocaman bir şey:) Bir de bu otelde internet yok. Halbuki turistlerin gittiği otellerde tek bilgisayar bile olsa bir internet bağlantısı oluyor hep. Acaba yanlış yere mi geldik diye düşündük ama adres doğru. Pizza Hut’a beş dakika yazıyordu tarifte. Biz biraz da o yüzden seçtik bu oteli:) Gerçekten de beş dakika. Fiyatı da kitapta yazdığı gibi. 3 kişi Rs500. Herhalde Agra’da oteller böyle. Zaten turistler genellikle Agra’da kalmayıp, Delhi’den günübirlik geldiği için oteller pek gelişmemiş herhalde. Ama odada hiçbir sorun yok bu arada. Kocaman bir odada kalıyoruz, havalandırmamız falan var, çarşaflar temiz. Odamızda bir gecko var ve sıcak suya henüz ulaşamadık ama oda güzel yani:)Geckomuz çok sevimli:) Hava da zaten çok sıcak, su sıcak olmasa da olur:)Ama kışın gelsek kötü olurdu tabii.

Neyse. Otele yerleştikten sonra biraz dinlendik bu sefer, hemen kendimizi sokaklara vurmadık, çünkü hastayız. Annem zaten daha uçakta nezle olmuştu. Babamla ben de bir süredir nezleyiz. Bir de üstüne annemin başı ağrımaya başlayınca biraz dinlenmeye karar verdik artık:) Çok garip bir nezle olduk ama. Sürekli burnumuz akıyor, hapşırıyoruz, ara sıra ateşimiz falan da çıkıyor galiba, ama halsizlik falan olmuyor. Hint gribi herhalde:)

Acıkana kadar uyuyup, iki buçuk civarında koşarak yemek yemeye gittik:) Zaten rickshawcuyla da saat üçte buluşmak için sözleşmiştik. Adam Rs250’ye bizi Agra Fort’a, Baby Taj’a ve Tac Mahal’i gören parka götüreceğini, sonra da buranın önemli pazar yerlerinden birinde bırakacağını söylemişti. Ama yine kandırıldık:) Adam söylediği yerler bittikten sonra, sanki biz pazar deyince anlamamış da dükkanları gezmek istediğimizi sanmış gibi:) davranarak bizi hediyelik eşya turuna çıkarttı:) Halbuki gitmek istediğimiz pazarların adını kaç kere söylemiştik adama ama işte o koymuş kafasına bir kere, ne deseniz bir şey bulup kendi istediği yere götürüyor yine:) Biz en son artık annemin baş ağrısını bahane ettik de kurtulabildik adamın elinden.

Dükkan turundan önce de, önce Agra Fort’a, sonra Baby Taj’a ve sonra da akşamüstleri Tac Mahal’i görmek için gidilen parka gittik.

Agra Fort dışarıdan aynı Red Fort’a benziyordu. Ama içi daha geniş ve tabii bir de en önemlisi, manzarası var:) Hani o Tac Mahal’i iki kişi ellerinin üzerinde tutar, ya da otururlar arkalarında Tac Mahal görünür falan gibi fotoğraflar vardır ya. İlkinden ben en az beş tane gördüm mesela:) İşte onlar burada çekiliyor:) Agra Fort’un Tac Mahal’e bakan bir yerinde bir oturma yeri var. Burada herkes oturup hatıra fotoğrafı çektiriyor. Bir de buranın yakınında üstü kapalı bir kısım var, yine Tac Mahal’e bakan. Burası da işte o ünlüüüü “el üstünde Tac Mahal fotoğrafı” noktası:)Pek istediğimiz gibi olmadı ama biz de çektik tabii hemen bir tane:)

Agra Fort’tan sonra adam aldı bizi nehrin öbür tarafındaki Itimad-ud Daulah’a, yani Baby Tac’a götürdü. Burası da Tac Mahal gibi bir mezar aslında ve şekli de biraz onu andırdığı için turistlere anlatırken Baby Tac diyorlar. Küçük bir yerdi aslında ama bahçesinde çok güzel oynayan bir sürü maymun vardı:)

Baby Tac da bitince Tac Mahal’i görmeye Mehtab Bagh parkının yanındaki kumluk alana gittik. Forumların birinde birisi Mehtab Bagh parkını anlata anlata bitirememişti. Sandviçinizi alırsınız, akşamüstü orada nehre ve Tac Mahal’e karşı oturup, güneşin batışını izlersiniz falan demişti. Ben de zamanımız kalırsa gideriz diye programımıza yazmıştım aynı adamın anlattığı gibi parkta sandviçi:) Rickshawcu parka gitmenize gerek yok ben de sizi zaten hemen yanına götürüyorum deyince programa da uymuş olduk yani:)Parkın yanından geçip, nehir olması gereken yerdeki kumluğa geldik ve orada biraz durup fotoğraf falan çektik. Tac Mahal güzel görünüyordu gerçekten. Bir de su olsa herhalde çok güzel olurdu yansımalar falan. Bir de Tac Mahal’de dolaşan insanlar koskoca binanın yanında küçücük görünüyordu. Gerçekten o kadar büyük mü bakalım yarın göreceğiz:)

Şimdi otelde hapşıra tıksıra oturup televizyon seyrediyoruz:)Bir sürü İngilizce kanal var burada. İngilizce haber kanalları falan da var. Kaç gündür tutturdular bir şike skandalı onunla uğraşıyorlar. Bu arada bir yerde uçak düşmüş mesela hiç istiflerini bozmadılar. İşleri güçleri şike:)

Biz artık uyuyalım geç oldu. İyi uykular:)

Bugünle ilgili fiyatlar, süreler, mesafeler... için buraya tıklayabilirsiniz:)