Tuesday, January 2, 2007

Hindistan 4: 8 Ekim 2006-Delhi

Bugün Delhi’de son günümüz. Yarın trenle Jaipur’a gidiyoruz. Bakalım orası nasıl bir yer. Babam küçük bir yer olduğu için daha temiz ve düzenli olabilir dedi. Zaten herhalde her yer buradan düzenlidir:)


Ama şimdi haklarını da vermek lazım bugün Delhi’nin en yeni, düzenli ve temiz (hatta pırıl pırıl) yerini de gördük. Yani metroyu:) Aslında metro daha bitmemiş, parça parça yapılıp, tamamlanan kısımlar açılıyormuş. Şimdilik birinci bölüm tamamlanmış ama zaten şehir merkezinde oradan oraya gitmek için de bu kadarı yeterli sayılır. Tabii her yere çıkan duraklar yok ama gideceğiniz yere yakın bir yerlerde metrodan çıkabiliyorsunuz. İstanbul metrosu gibi biraz işte. Delhi herhalde metronun en çok işe yarayacağı yerlerden biri. Çünkü trafik o kadar sıkışık ve düzensiz ki bir yere belli bir saatte gidilecekse metro belki de en mantıklı yol. Yoksa sağdan rickshaw geçmiş, solda maymunlar koşuyormuş, yola inek yatmış uğraş dur yollarda. Ama tabii şu anda fazla durak olmadığı için metroya ulaşmak için yine o kalabalığın içinden başarıyla geçmek gerekiyor. Biz de sabah öyle yaptık işte:)

Çıktık otelden tren istasyonunun çevresinden ve dün kafamıza dondurma ve maytap attıkları üst geçitten yürüyerek metro istasyonuna gittik. Bu arada metro istasyonunu kime sorsak bize ters yönü gösterdi:) Bu adamlar gerçekten ilginç yani. Gösterdikleri yöne gidip olmadığını görelim de o sırada gelip bizi yoldan toplayıp götürsünler diye sürekli aynı numarayı yapıyorlar. Ama bir kere yedik artık biz de o kadar salak değiliz ya yani. İnanmıyoruz işte. Habire de aynı şey yapılmaz ki. Neyse, yapıyorlar işte:)

Metroyu bulmayı başardıktan sonra metroyla bir yere kadar gidip, oradan rickshawa binerek National Museum’a gittik. Müze güzeldi. Biletle birlikte herkese bir kulaklık veriliyor. Rahat rahat dolaşıyor insan yazılarla uğraşmadan. Sonra da üst kattaki küçük restoranda yemek yiyor:)

Saatlerce müzede dolanıp durunca acıktık tabii. Kafeterya diye bir ok vardı. Bisküvi falan buluruz diye oraya gidelim dedik ama meğer kafeterya dedikleri bir restoranmış. Ya oradaki yemeklerden yeniyor açık büfe, ya da kös kös ve de aç aç dönülüp gidiliyor:) Aldık tabaklarımızı biz de gittik yemeklerin başına. Neye elimizi atsak acı tabii. Ama pilav tamamen tatsız olduğu için yemekleri onla karıştırınca acı biraz azalıyor neyse ki. Bir de adam habire chapati diye bir ekmek getirdi. Yani bayağı güzel bir yemek yedik tesadüfen. Meğer yemekler lezzetliymiş:) İki ana yemek vardı. Biri sarı bir bulamaç gibi görünüyor. Aslında sarı sos içinde mercimek yemeği ve çok güzel:) Bir de koyu renk mercimek yemeği var. O biraz fazla acıydı ama. Chapati de çok güzel:)

Yemekten sonra yine aynı rickshaw, metro yoluyla Connaught Place’e gittik. Gezilecek yerleri bitirdiğimiz için etrafta biraz dolanırız diye. Çünkü burası Yeni Delhi’nin Taksim’i:) Ama bugün Pazar olduğunu unutmuşuz:( Nereye gitsek diye şaşkın ördekler gibi dolaşırken hemen bir adam peşimize takılıp emporium emporium demeye başladı tabii. İstemiyoruz dedik, olmadı, bir pasaja girip gitsin diye bekledik, atlatamadık, adam yarım saat peşimizde dolaştı nereye gidersek. Sonunda iyi tamam gidelim dedik. Götüre götüre küçücük bir dükkana götürdü bizi. Hem de her şey 50 katına falan satılıyordu:) Hemen çıktık tabii oradan. Bir şeye çarparız kırılır falan. Zaten koyu takım elbiseli iri adamlar kapıda nöbet tutuyor:)

Oradan çıkıp, etrafta yürümeye başladık öylesine. O sırada bir yerden müzik sesi gelmeye başladı. Tam müziğin geldiği yere giderken bir de stad çıktı önümüze. Nasılmış diye bakmaya girip, sezonun son maçını, ödül törenini ve amigo kızların gösterilerini seyrettik:) Bu arada müzik gelen yerde de dini bir tören varmış. Evi olmayan, farklı tapınaklarda konuşmalar yapıp buralarda bir kaç gün kalarak yaşayan, 90 yaşında Jain dininden önemli bir kadının doğum gününü kutluyorlarmış. Törene yetişemedik ama ne olduğunu sorduğumuz insanlar böyle söyledi bize:) Adam bizi zorla sürükledi emporiuma ama sonuçta karşımıza iki değişik şey çıktı işte. Zaten son günümüz olduğu için ve yapılacak bir şey kalmadığı için biz de öylesine dolanacak bir yerler arıyorduk, emporiuma turist kaçırma çalışması tam denk geldi yani:)

Maçtan sonra Connaught Place’e gidip etrafta biraz dolandık. Hava kararmaya başlayınca insanlar yavaş yavaş buradaki restoranlara, sinemalara, dükkanlara gelmeye başladı. Hatta Fridays’in önünde kuyruk oldular. Pekin’de de Pizza Hut’ın önünde kuyruk görüp çok şaşırmıştık. Buradaki o kadar uzun değildi ama kuyruktu işte:) Bir de bir şey dikkatimizi çekti. Delhi’de bir çok Hintli İngilizce konuşuyor. Ama yani İngilizce biliyorlar falan demek istemiyorum. Durup dururken İngilizce konuşmaya başlıyorlar yani:)Bugün kahve içmek için mcdonaldsta oturduk. Yan masadaki 4 çocuk bir anda İngilizce konuşmaya başladı:)Geçen gün de bir yerde iki kadın aralarında normal normal konuşup, kasiyerle İngilizce konuşmuştu da oraya has bir şey diye düşünmüştük. Ama galiba burada yaygın bir şey bu. Biraz garip aslında tabii. Konuşan da Hintli, konuştuğu da Hintli, e aralarında da Hintçe konuşuyorlar. Ama sipariş verecekleri sırada İngilizce konuşmaya başlıyorlar bir anda:) Bakalım diğer şehirlerde de rastlayacak mıyız buna. Görürsek anlatırım yine:)

Delhi bitti, yarın Jaipur’dayız. İyi uykular:)

Bugünle ilgili fiyatlar, süreler, mesafeler... için buraya tıklayabilirsiniz:)