Monday, January 1, 2007

Hindistan 3: 7 Ekim 2006-Delhi

Merhaba. bugün başımıza garip bir şey geldi. Yani pek hoş olmayan garip bir şey, o yüzden biraz keyfimiz kaçtı. En son anlatırım ama ondan önce bugün neler yaptığımızı falan anlatayım.

Sabah oteldeki küçük restoranda kahvaltımızı yapıp doğru Janpath’a babama da bizim giydiğimiz uzun kollu ince gömleklerden almaya gittik. Biz burada üniforma gibi giydiğimiz bu gömlekleri aslında Beyoğlu’ndan aldık:) Hani Hindistan’dan ya da Nepal’den geliyor diye satılanlar var ya. Böyle çizgili çizgili, genellikle canlı renkli, incecik, şile bezi gibi bir kumaştan yapılan uzun kollu gömlekler. İşte onları giyiyoruz burada. Aslında alırken biraz tereddüt etmiştik. Almasak mı, saçmalıyor muyuz falan diye. Sonuçta adamlar Hindistan’dan geldi diye satıyor onları, e biz de onların geldiği yere gidiyoruz:) Ama iyi ki almışız çünkü daha burada sadece tek bir yerde bu gömleklerden görebildik, o da tam aynı kumaştan değil gibi. Herhalde Nepal’den geliyor bu gömlekler çünkü Hindistan’da yok:) Ama aynı olmasa da gidip aldık bugün o gömleklerden bulduğumuz adamdan. Çünkü gelmeden önce biz annemle gidip almıştık bunlardan ama babam istememişti. Hava çok sıcak, e sinekler de etrafımızda dönüp duruyor. Zaten televizyonda da uzun kollu şeyler giyin deyip duruyor. Janpath’ta dolaşırken görüp hemen almak istemiştik dün aslında bu gömleklerden. Ama adam Rs120 deyince çok istedi diye almamıştık:)Bu arada biz gömlekleri 15 YTL civarına aldık. Rs120 de 3YTL civarı ediyor:) Hint gömleği işine mi girsek nedir, çok kar ediyorlarmış meğer:) Neyse işte bugün ilk iş koştuk Janpath’a gömlek almaya. İki gün süren pazarlığımız da sonuç verdi, Rs100’e aldık:)

Üstümüzde bir örnek gömlekler yürüyerek Jantar Mantar’a gittik. Yani gözlemevine. Geniş bir alana bir sürü değişik şekilli şey inşa etmişler, büyük büyük. Açılara, gölgelere göre saat, tarih, festivaller, her şey görülebiliyormuş. Sadece birkaç saniyelik bir farkla saati gösteriyor diyorlardı ama kontrol etmedik, gösteriyordur herhalde:)

Jantar Mantar’dan çıkıp otobüsle önce Dilli Haat’a, oradan Qutb Minar’a ve oradan da Lotus Temple’a gittik. Dilli Haat, aslında bir el işi pazarıydı. Ama içeri parayla giriliyor. Tabii biliyorlar şehirde hediyelik eşya alınabilecek pek bir yer yok, olan bir kaç taneyi de buraya kapatmışlar ki turistçikler parayla girip buradan alışveriş etmek zorunda kalsın. Ama iyiydi yine de. Biz pek bir şey almadık ama alınabilecek bir şeyler vardı. En azından Hindistan’da yapılmış şeylermiş burada satılanlar. Daha şimdiye kadar neye elimizi attıysak ya Çin malı çıktı ya Malezya. İnsanın hediyelik eşyası da Çin malı olmaz ki ama yani. Ama bu Dilli Haat’taki şeyler Hindistan’ın farklı bölgelerinden geliyormuş. Her hafta farklı bir bölgenin üreticileri gelip stand açıyormuş. İlginç bir yerdi yani. Zaten Qutb Minar’a giderken de yol üstünde.

Qutb Minar, 12. yüzyılda yapılmış, eski ve kocaman bir minare. Şimdi Pisa gibi eğilmiş. Hatta bir ara yıkılma tehlikesi de geçirmiş galiba. O yüzden de artık yukarı çıkılamıyormuş. Zaten çıkarsalar da kimsenin çıkacağını sanmıyorum:) Öööyle eğrilmiş kalmış, kocaman da bir şey. Dengesi bir bozulsa küt diye iner aşağı valla:) Ama minareye çıkılmasa da Qutb Minar şimdiye kadar Delhi’de gittiğimiz yerler arasında en ilginciydi. Hem eski, hem gerçekten bir şeyler var. Biraz yıkılmış ama iyi durumda da sayılırdı. Minarenin altında oradaki en eski cami olduğunu söyledikleri bir yapı vardı mesela, tavandaki işlemeleri çok ilginçti. Sanki ip sarılmış gibi. Qutb Minar güzeldi yani. İyi ki gittik.

Oradan da yine güneydeki Lotus Temple’a gittik, yeşilliklerle çevrili uzun ince bir yoldan yürüyerek. Lotus Temple’ın adı aslında Bahai Temple. Yani bu tapınak, Bahai dininin 7 tapınağından Delhi’de olanı. Ama lotus çiçeği şeklinde olduğu için Lotus Temple deniyor ve gerçekten ilginç bir yer. Yani yapı olarak değil de daha çok bu din açısından. Tabii tapınağın yapısı da değişik. Lotus çiçeği şeklinde, çevresinde havuzcuklar var, yeşilliklerle çevrili uzun beyaz bir yoldan sürekli bu beyaz tapınak görülerek yürünüyor. Güzel bir yer yani. Ama çalışanlar, tapınağın içi falan daha ilginç geldi bize. Bir kere kapıya yaklaştıkça önünüze huzurlu huzurlu gülen, Hintli olmadığı belli olan insanlar çıkmaya başlıyor. Ayakkabınızı bıraktığınız yerde, tapınağın merdivenlerinde, kapıdan girerken sürekli karşınıza çıkıp gülümseyerek sessiz olun falan gibi şeyler söylüyorlar. Tapınağın içinde sanırım hiç Hintli çalışan görmedik. Sonradan öğrendik ki meğer onlar dünyanın çeşitli yerlerinden burada çalışmak için gelmişler. Bahai olunca bir süre, dünyanın farklı yerlerindeki 7 tapınaktan birine gidip çalışıyorlarmış. Burada çalışanlar da onlarmış. İnsanları çekmek için olsa gerek, tapınağa yaklaştıkça çalışan insanlar güzelleşiyordu:) Bir de içerisi var tabii. İçeride normal bir kilise gibi sıra sıra oturma yerleri ve önde de konuşma yapılabilecek bir kısım vardı. Bazı insanlar sıralarda oturmuş meditasyon yapıyordu. O sıcakta içerisi serin serin çok güzeldi.

Biz de içeride biraz serinleyip çıktık. Biraz da dışarıda havuz kenarında oturup dinlendikten sonra turistik olmayan bir yerlere de gidelim diye Lajpat Nagar Market’e gittik. Bu arada Jantar Mantar’dan Dilli Haat’a ve oradan da Qutb Minar’a otobüsle gittik. Otobüsler bazen dolu oluyor ama eğer boş bir otobüse binip oturacak yer de bulursanız çok güzel bir yolculuk oluyor. Etrafı görmek için rickshawdan daha rahat olduğu kesin en azından:) Sonra bir de müzik yayını var:) Pencere kenarı da bulduysanız tamam:) Rüzgar sıcak sıcak yüzünüze vuruyor, ritmi yoldaki çukurlara uygun bir müzik çalıyor, yollara yukarıdan baka baka istediğiniz yere gidiyorsunuz. Jantar Mantar’dan Qutb Minar’a kadar bindiğimiz iki otobüs de çok rahattı. Ama Lotus Temple’a giden otobüsü bulamayınca yine rickshawlara döndük tabii, sallana sarsıla:)

Lajpat Nagar, daha çok Hintlilerin alışveriş ettiği bir yerdi. Çok kalabalıktı ve her şeyi satan dükkanlar vardı. Diwali yaklaştığı için yol kenarında bir çok tabure konmuş, başlarına el ve ayaklara kınayla desenler çizen insanlar oturmuştu. Önlerindeki kartonda yazdığına göre çocuk, iyi şans, mutluluk gibi şeyler getirmesi için yaptırılıyormuş kına. Bir çok insan oturmuş ellerine kınayla desenler çizdiriyordu. Çok hareketli bir yerdi. Herhalde bayram alışverişi yapıyorlardı:)

Biz de üstü filli bir bayram çantası:) alıp yemek yemeye, oradan da otele geldik.
Odaya girdik, yarım saat sonra bir müzik başladı dışarıda. Ama hep aynı şey. Haare raama hare... diye söyledi durdu bir adam. Sesin nereden geldiğini pek anlamadık ama baktık saat de daha erken biraz çıkıp etrafta dolanalım, neymiş görelim, tren istasyonunun çevresindeki dükkanlara falan da bakınalım dedik. Delhi’ye ilk geldiğimizde burayı taksinin camlarından garfieldlar gibi seyredip amanın! falan demiştik:) Hatta ilk ineğimizi de burada görmüştük:)Neyse işte çıktık. Dolaşırken üstten geçen yoldan da müzik sesleri gelmeye başladı. Biz de koşturduk tabii yaşasın etkinlik bulduk diye:) Önce her şey çok güzeldi. Bir sürü insan vardı. Arabaların üstüne kurulmuş küçük sahneler geçiyordu, hatta bir arabanın üstündeki iki televizyon spikeri bizi görünce öyle sevindi ki yabancı birilerini gördü diye, az daha mikrofonunu uzatmak için arabadan düşüyordu. O gürültüde ne dediğini anlayamadığımız için sorusuna cevap veremedik gerçi ama belki yine de göstermişlerdir bizi “evet sayın seyirciler inanmazsınız 3 şaşkın turist de olay yerindeydi” diye:) Neyse:) işte biz güzel güzel olay yerinde dolanırken baktık ki eğlence giderek canlanmaya başladı ve bazı insanlar da peşimizden gelerek eğlenmeye başladı bu arada:) Tam yılbaşında yabancı turist durumu olduk yani. En son annemin üzerine maytap, benim kafama da dondurma vurmaya başlayınca bunlar, artık biz de geldiğimiz gibi döndük tabii. O sırada da biri belime bir taş attı:( Bir şey olmadı ama olsun yani. Niye böyle yaptılar anlamadık. Herhalde normal bayram eğlencesi durumu aslında ama işte insan bir anda başına gelince şaşırıyor. Sonra otele dönerken sorduk, ne eğlencesi bu diye. Bir dükkan sahibi, Dalitlerin festivali dedi. Herhalde belli bir kastın festivali olduğu için köprünün üstünde toplananlar dışında kimse ilgilenmiyordu olayla. Tam da anlamadık gerçi. Internette aradım ama ne festivali kutladıklarını bulamadım. Belki de adam tam anlatamamıştır. Bilmiyoruz. Neyse işte. Böyle de bir olay yaşadık bugün işte. Şimdi de oteldeyiz.

Bu arada hare rama hala devam ediyor ve galiba sabaha kadar da edecek:) Bazı manasız görüntüler eşliğindeki hare ramayı aşağıdaki videoda dinleyebilirsiniz:)